9 Şubat 2012 Perşembe

Nejat İşler Kimdir

ne kadar samimi/gercekci bir dizi oldugunun kaniti, akbaba'nin evindeki divanlardir. iki adet üclü kanepe, dik aci olusturacak sekilde yer darligindan kesisir ve kanepelerden birinin tek kisilik yeri iptal olur, ancak uzanilacak sekilde islev görür o köse. pek cok türk evinde rastlanabilecek bir ayrintidir bu. her gördügümde beni gicik etmekle birlikte gülümsetir. * izlerken sesli kahkahalar attigim dizidir ayrica not olsun. tam olarak önceden belirtilen saatte yayınlanmasıyla, yeni bölümüne özet göstermeden veya çok lazımsa previously on tadında bir özetle başlamasıyla ve reklam sürelerini minimum düzeyde tutmasıyla tam izleyici dostu bir dizi. tamam, reklamları minimum düzeyde tutmak belki reytingten kaynaklanan bir mecburiyet ama; reklam izlenme oranının, reklam araları bir asır süren diğer dizilere göre daha yüksek olduğunu düşünüyorum bu dizinin. insan, diziyi kaçırmamak için zap yapmıyor sonuçta. eğer her hafta reytinglerde, geçen haftaki gibi ab'de ilk 10 içinde olursa, az ama öz reklam alarak uzun bir süre yayın hayatına devam edebilir. s01e14'e gelince; aslında aksiyonu pek fazla olmamasına rağmen, olayların işlenişinin çok iyi olmasıyla en iyi bölümlerden birini izledik. nejat işler'in karakterinin çok iyi çizilmiş olması bölümün seyir zevkini arttırdı. geçen hafta, şevket ç.'nin kaçırılması bölümün asıl konusu olduğu için, ercüment çözer mevzusu geri planda kalmıştı biraz. ama bu bölümde iki olayın da bir şekilde birbirine bağlanması ve tüm bölümün ercüment çözer üzerine kurulu olması, konunun derli toplu işlenmesini sağladı. ayrıca geçen bölümlerde tek bölümde çözülen basit sayılabilecek cinayetlerin aksine, ercüment çözer davasının 2 bölümde işlenmesi güzel oldu. aslında hikaye bitti sayılmaz, aksine son cinayetle daha yeni başlıyormuş gibi oldu ama nejat işler'in konukluğu 2 bölümdü diye biliyoruz. umarım, 15. bölümde de devam eder bu konukluk ki, en azından hikaye bir yere bağlansın. bundan sonraki bölümlerde de en azından biraz daha iyi çizilmiş, zeki katiller görebilsek ve olaylar her zaman bir bölümde çözülmese daha şahane olacak gibi geliyor bana. hatta son hafriyat'daki red kit'in hikayesini de çekseler dizi tavan yapar. ama sanırım o hikaye ya olası bir sinema filmine saklanıyor ya da televizyona uyarlanması açısından sıkıntılar var. tam bilemiyorum. şanın şöhretin var, paran pulun var, devletle aran iyi, medya elinde, kızlar sana hasta... böyle biri neden katil olur? belli bir noktadan sonra doygunluk olduğu için mi? her şeye sahip olduğundan kelli sıkıcı yaşamına heyecan katmak için olabilir mi? belki bunlar sebep olarak gösterilebilir ama dizi özelinde izlediğimiz ercüment karakterinin kayışı koparmasına sebep; bir kadın. evvelim sensin ahirim sen olacaksın faslını bilemiyoruz da bildiklerimiz var. ercüment bilinen ilk cinayetini gül yüzünden işliyor. gül'ün yeni sevgilisini ortadan kaldırıyor ve tekrar yakınlaşma imkanı oluyor. akabinde gül'ün canını sıkan birini öldürüyor derken; madem elimi kana buladım, bir cinnete bakar diye yeminim vardı artık bana yamuk yapan herkese bir güzellik yapacağım faslına gidiyor. kendisine saygısızlık yapanı, kendisini yanlış tanıyanı affetmiyor da... gül'ün; seni arkadaş olarak görüyorum, seni yanımda istiyorum ama yatağımda değil gibi sözlerini nasıl sineye çekiyor? al işte seni yanlış tanımış, yanlış anlamış... kes cezasını... aşk ya da tutku gözünü kör ettiği için elinden gelmiyor bir şey lakin ilk soruya geri dönelim ve soralım; neden katil oldu? bu topraklarda adam öldürmeye başlamak bir cinnete bakar ve o bir cinnet o kadar uzak değildir, o cinnet bizim cinnetimizdir... seni arkadaş olarak görüyorum sözü bazen tam da o cinnete tekabül edebilir. gül özelinden işlediği cinayetleri bu repliğe bağlayabiliriz. bana saygısızlık etme diyen adam böyle bir klasik kafa bulma sözüne kayıtsız kalamazdı. lavuk olduğu için arada yokluyor, sana iyi gelirim falan... yarın bir gün bahar tekrar dizide gözükmeye başlar, o zaman katilin halinden anlar behzat... yılmaz ankara savunucusu harun bir kez daha ankara ve ankaralı adına konuştu. bu şehre bir daha gelmem, neden geldim ankara'ya? gibi türküleri seslendiren yönetmene, ankara'nın da çok sikindeydi senin gelmemen mealindeki cevabıyla, abi ankara yeaaa çok sıkıcı yeaaa diyenlere bir cevap vermiş oldu. kizlarin harun gibi erkeklerden hoslanmasini, bi sans vermesini saglayan dizi. bu diziden önce herhangi bi yapimda harun gibi bi karaktere rastlamadim. belki vardir da, suan hatirlamiyorum. öyle bi karakter ki hem kaba hem cahil hem sempatik. yakisikli da degil üstelik. ama insanin sevgili olasi geliyo iste. sirf bu önyargiyi kaldirdigi icin bile sevilir, izlenir. burnu havada olan kizlara duyrulur. badem bıyıklı müsteşar, alkolsüz resepsiyon ve mezarda emeklilik ile hükümete; kulak arkası küfürü ve sevilmeyen ankara konuşmasıylada sözlüğe resmen selam çakmıştır. son olarak yazarların sıkı bir ekşi takipçisi olduğuna kanaat getirdim. not; eğer senaristler bu entriyi okudularsa, ileriki bölümlerde ekşiye ve özellikle a.k.ç.t.'ye selam etmelerini niyaz ederim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder