20 Ekim 2011 Perşembe

Versace

ama denizlerin boyu olmaz, derinliği olur. boy vermek gerekir o derinliği ölçmek için. nasıl verileceğini karıştırmamak gerekir, o zaman rüzgara karı işersin ki, kendi sidiğinle abdest almış olursun. sonra ikinci şişe, ve radyoda bruce.. VERSACE FOR H&M kent gittikçe büyüyor ve ben arabada küçülüyorum. ”betlik yaratma, sakin ol” diyorum yalnızlığıma. bu arada bir kitap, cenabet oluyor hediye gittiği yerde, içim eriyor. ve son parçayı da dinledikten sonra tüm anlamların yırtıldığı saat geliyor. bir arkadaşla ölülerle beraber ağlamak için topkapı’ya gidiyoruz, ışıklar içinde en sevdiğimiz ölü karşılıyor bizi: "..sizi bekliyorduk" diyor ve ardından vücudunu örten beyaz örtüyü kaldırıp moraran yerlerini bize teker teker gösteriyor. arkadaş sessizce "en çok elektriği ona verdiler onu hatırlatmaya çalışıyor" diyor. sonra tüm ölülerle oturup sessizce ağlıyoruz. gözüm, elinde kendi fotografıma bakıp ağlayan ölü bir kadına takılıyor. "..geç kalmışım" diye geçiyor içimden, nedense bu ölü bana genç dilemma'nın bir dizesini aklıma getiriyor: bir kartpostallık “ah anne” diye ağlar kendi fotoğrafında ruhun sevinçten uçtuğu ve bedenin acı içinde olduğu anlar artık iktidarlar kerhaneleri boyamıyor herkes kendi kendinin içini boyuyor. ve en delikanlı şehirlerde, tellaklara etek traşı yaptırıyorlar, gayri safi milli hasıla adına. tellakların sesi artık onun için çok çıkıyor. sonradan öğreniyoruz ki bir gemiden koyunlar kendilerini boğazın serin sularına atmışlar ve en öndeki koyunun “kaçın! kasap geliyor!” diye bağırdığını anlattılar. bu da bir ilerleme halkımız adına.VERSACE FOR H&M

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder