6 Ekim 2011 Perşembe
Özgün Blog
new york timesda bugün bir söyleşisi vardı.
alexander star: romanınızda türkiye sanki gerçeküstü bir
ülke gibi; bir tarafta milliyetçiler diğer tarafta teokratlar,
her ikisi de benzer şekilde insanların özgür olmak için nasıl
zorlanması gerektiğine dair şüpheli fikirlerini dayatmak
hususunda birbiriyle yarışıyor. sizin bildiğiniz türkiye bu mu?
Web Sağlık
orhan pamuk: yani aslında karakterlerimin özbilinçleriyle
ülkenin şiirsel gerçekliği arasındaki uçurum belki
Renk Körlüğü de romanımın
temel gerginliği. her iki dünyayı da keşfetmek ve onları
oldukları gibi yazmak istedim -batılılaşmış entelektüel dünya
görüşünün ülkenin en fakir, en fazla unutulmuş ve belki de en
fazla yok sayılmış ve aynı zamanda en kızgın kesimi ile bir
şekilde bir uzlaşma yolu bulması.
Dekorasyon Mimari
star: "kar"da kilit konumdaki bir kaygı,
Bellona Anfora Koltuk Takımı birçok müslüman
kadının okula giderken türban takma arzuları. bu öyle bir
mesele ki, örneğin dini hoşgörü ile dinin dayatılması arasında
çizginin nerede çizileceğine dair hassas birtakım sorular
gündeme geliyor. türkiye'nin şu andaki hükümeti tartışmalı bir
şekilde dini okullardan mezun olanların durumunu iyileştirmeye
çalışıyor. bunun onlar için meşru bir dava olduğunu düşünüyor
musunuz?
Evini Tasarla
pamuk: bakın ben bir yazarım. bu meselelere bir devlet
adamının bakış açısıyla değil başka
Bellona Anfora Koltuk Takımı insanların acılarını ve
ıstıraplarını anlamaya çalışan bir kişinin gözüyle odaklanmaya
çalışıyorum. bu sorunları çözmek için hazır formüller yoktur.
bu sorunlara basit bazı çözümleri olduğunu söyleyen aptaldır
ve sonunda sorunun bir parçası olup çıkacaktır. bence edebiyat
bu konulara eğilebilir çünkü gölgede kalmış alanlara daha
fazla girebilir; bunlar öyle alanlar ki orada kimse haklı
değil ve kimsenin neyin doğru olduğunu söylemeye hakkı yok.
roman yazmayı ilginç kılan şey de bu zaten.
Dekor İstanbul
star: yine de romanınızda alışılmadık
Bellona ANfora Koltuk Takımı şartlar altında
yaşayan insanların yaşadıkları sefilliği ve aşağılanmışlığı
tam olarak anlamanın mümkün olup olmadığı üzerine ciddi bir
tedirginlik mevcut.
Dekorasyon İpuçları
pamuk: ruhsal ve ahlaki açıdan kendimi romandaki ana
karakterime yakın hissediyorum. o, türk toplumunun en fakir
kesimlerini gördükçe bir temsiliyet tuzağına düşüyor;
başkaları adına en çok fakir olanlar adına konuşmaya
başlıyor. bu meselelerin sorunlu meseleler olduğunun farkına
varıyor. aslında bu meseleler bazen ahlaka aykırı olabiliyor:
fakirin, edebiyatta bile hiçbir zaman temsil edilmemiş olanın
temsiliyeti sorunu ahlaki açıdan şüpheli. yani bu siyasi
romanda benim katkım, tabii eğer varsa, tevazu göstermem
gerekir, bunu biraz ters yüz etmek ve temsiliyet sorununu
kurgunun bir parçası yapmaktır.
Bellona Anfora Koltuk Takımı
star: siyasi bir roman yazma fikrine nasıl vardınız?
pamuk: 20 yıl önce yazmaya başladığımda siyasi bir
kişilik değildim. türkiye'deki bir önceki yazar kuşak fazla
siyasiydi, ahlaki açıdan fazla angaje olmuşlardı. nabokov'un
toplumsal yorum olarak adlandıracağı şeyler yazıyorlardı.
ben bu türden bir siyasi tutumun sanatınıza zarar vereceğini
düşünürdüm halen de böyle düşünüyorum. yirmi yıl önce, 25 yıl
önce sadece henry james'in büyük roman sanatı diyeceği şeye
radikal bir şekilde inancım vardı. ancak daha sonra, türkiye
içinde ve dışında daha fazla tanınmaya başladıkça insanlara
bana siyasi sorular yöneltmeye ve benden siyasi yorumlar
yapmamı istemeye başladılar. bu istediklerini yaptım çünkü
türk devletinin demokrasiye, insan haklarına ve ülkeye zarar
verdiğini samimi bir şekilde hissettim. yani kitaplarım dışında
da birşeyler yaptım.
star: örneğin?
pamuk: dilekçeler yazdım, siyasi toplantılara katılıdım
ama temel olarak kitaplarım dışında bazı yorumlar yaptım. bu,
beni istenmeyen bir adam yaptı biraz ve ben de türk devletine
ve yapılanmasına karşı bir siyasi savaşa dahil olmaya başladım.
neyse, kendi kendime dedim ki neden bir siyasi roman yazıp
bütün bunları haykırmıyorum?
star: "kar"ı türkiye'de yayımlatmakta sorun yaşadınız
mı? islamcılar ve diğerleri tarafından nasıl algılandı?
pamuk: kitabı bitirmezden evvel arkadaşlarıma ve
yayımcıma açıksözlü bir siyasi romanı bitirmek üzere
olduğumu söyledim. bunu avukatlara göstermemiz gerekir
mi? onlar da hayır, hayır, türkiye avrupa ile bağ kurmaya
çalıştığına göre ve sen de artık hem türkiye'de hem de
dünyada "ünlü" biri olduğuna göre buna gerek yok dediler.
tamam! bir süre sonra kitabı yayımcıma teslim ettim. işte
kitap bu, dedim. bir hafta sonra beni aradılar, kitabı
okuduklarını beğendiklerini söylediler ve bir avukata
göstermek üzere iznimi istediler. savcının dava
açabileceğinden ya da daha yayımlanmadan kitaba el
koymalarından endişe ediyorlardı. birinci basımda 100 bin
adet basıldı. onlar temel olarak konunun ekonomik yönü ile
ilgileniyorlardı. neyse, bu olumsuz şeylerin hiçbiri
gerçekleşmedi. tersine, kitap ülkede ciddi bir şekilde
tartışıldı. siyasi islamcıların yarısı ve orduyu destekleyen
insanlar bana saldırdı. ama yine de ayakta kaldım bana
birşey olmadı. aslında işler olmasını istediğim şekilde
gelişti.radikal islamcılardan bazıları basit fikirler öne
sürerek beni eleştirdiler. örneğin bana "islamcıları tarif
etmeye çalışmışsın ama bilmen gerekirdi ki bir islamcı
evlenmeden önce bir kadınla hiçbir şekilde cinsel ilişkiye
girmez" demişti birisi. öte yandan daha liberal islamcılar,
en azından türk ordusu tarafından maruz bırakıldıkları
tacizin dile getirilmesinden memnun oldular.
star: nato zirvesi nedeniyle bush istanbul'a geldiğinde
sizin için batı ile doğu arasındaki uçurumu kapatmaya yardım
eden "büyük bir yazar" dedi. sizin dünyanın heryerinde
insanların birbirine çok benzediği yönündeki açıklamalarınıza
atıfta bulunarak, abd'nin, orta doğu'daki insanlara "doğuştan
gelen özgürlükleri"ne sahip çıkabilmeleri için yardımcı olma
çabalarını savundu. söylemeye çalıştığınız şeyi anlayabildiğini
düşünüyor musunuz?
pamuk: bence george bush, başlattığı savaşla batı ve
doğu arasındaki uçurumu kendisi derinleştirdi. hiç gereği
yokken tüm islam cemaatini abd'ye ve aslında batı'ya karşı
kızdırdı. bu insanların acı çekmesine neden olacak. batı ile
doğu arasındaki gerilim artacak. hiçbir zaman gerçekleşmesini
istemediğim şeyler var. kitaplarımda her zaman sözüm ona batı
ile doğu arasında bir tür uyum aradım. kısacası yıllarca
kitaplarımda yazdığım şeyleri yanlış anlamış ve yapılanlar
için bir özür gibi kullanmış. yapılanlar ise çok zalimce
şeyler.
star: bir form olarak roman sizce orta doğu'da ve genel
olarak batılı olmayan toplumlarda canlı bir şey mi. yoksa siz
daha ziyade alışılmadık bir iş mi yaptığınızı düşünüyorsunuz?
pamuk: hayır, roman sanatı gayet iyi. halen canlı.
birçok esnekliğe sahip. eminim batı'da, abd'de ve avrupa'da
yaşamaya devam edecek. ancak çin ve hindistan gibi ülkelerde
çok değişik ve yeni bir geleceğe sahip. bu ülkelerde şu anda
orta sınıf eşi görülmedik ölçüde hızla büyüyor. bu yeni orta
sınıfın meşrulaştırılması hem çin'de hem de hindistan'da
kimlik sorunları yaratıyor. buna farklı avrupa ve batı
kimliği ile karşı karşıya kaldıklarında sergiledikleri
milliyetçilikleri ve toplumlarındaki fakir kesimlerin direnci
ile karşılaştıklarında ortaya koydukları batıcılıkları da
dahil. bence doğu'dan gelecek bu yeni modern roman doğu-batı
modernitesinin ve çin ve hindistan'daki ve tabii ki türkiye'deki
yükselen orta sınıfın kaygan doğasının gerilimlerini
canlandıracak.
star: "kar"da radikal islamcı mavi bir yerde,
amerika'nın dünyaya verdiği en iyi şeyin kırmızı marlboro
olduğunu söylüyor. buna katılıyor musunuz?
pamuk: gençken çok fazla sigara içerdim. kendi kişisel
zevklerimizi, bir şekilde yarattığımız karakterlere de
yansıtırız. bu, bir şeyler kurgulayıp yazmanın hazlarından
birisi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder