metin üstündağ anlatmıştı, taksim'in emekçilere kapalı olduğu yıllarda bisikletiyle adeta bir turist edasıyla polis kordonunu aşarak girmiş taksim alanı'na. öylesine sessiz ve derinden, öylesine cesur ve kararlı, öylesine zeki ve dinamik...
ertuğrul kürkçü'ye seçim sürecinde ulusal kanallarda rastlamadım, yanlışım varsa düzeltin, deyin ki hayır şurada şu sansasyonel açıklamayı yaptı, şuna ayar verdi.
sözlükteki popülasyonu bile adaylığının tehlikeye girdiği günlere ve seçim akşamındaki son ana kadar süren heyecanlı bekleyişe dair ki şu an okuduğunuz entry de bu toplama dahildir.
bugün sayısı iki yüze yaklaşan sol içindeki fraksiyon ayrışması umurumda değil. söylediğim sosyalizmden de öte bir şey çünkü. burada birkaç arkadaş daha yazmış "vurmayalım birbirimize" diye. ne kadar doğru...
ertuğrul kürkçü lan bu, mahir'in arkadaşı... hani sevmeyeni seveninden kat be kat fazla olan. oligarşinin, bürokrasinin, dincilerin, milliyetçilerin, sermayenin, orta sınıfın nefret ettiği, edebileceği adam. mitik bir şey değil söylediğim. klişe olduğu için sıkıcı hatta sıradan gelebilir belki. ama klişeler unutmayalım ki doğruyu en etkili ve kısa yoldan dile getirdikleri için klişedirler. klişe olmaları içerdikleri doğruluk payını azaltmaz.
mersin, kürkçü'yü meclise sokarak tarih boyunca üzerinden kalkmayacak bir vebali bertaraf etmiş oldu.
96017 tane pırıl pırıl insan yüreği...
sizinle konuşabileceğim kelimelerim var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder